13 Ocak 2014 Pazartesi

Kürtçe Doğru Okuma ve Telaffuz




Kürtçeyi az bilen veyahut da öğrenme aşamasında olan insanların karşılaştıkları en büyük güçlüklerden bir tanesi de telaffuz ve doğru okumadır. Bu zorluğu daha da artıran bir etmen de Kürtçenin birden fazla lehçe, şive ve mahalî değişimlerden doğan telaffuz formlarıdır.

Ancak her lehçenin kendine mahsus birer ortak yazımsal formu vardır. Tıpkı yazımda, Türkçe için İstanbul Türkçesinin esas alınması gibi; Kürtçe her lehçe de, belli bir formu esas almaktadır. Bugün “akademik Kurmancî” dediğimiz form da bu doğrultudadır. Her ne kadar “akademik” tabiri şahsımca “üstenci” bir bakışın tezahürü olarak görülse de, ortak yapının teşekkülü ve dilde birlik için gerekli bir husustur.

Şimdi burada bazı noktaları işaretleyerek, Kurmancî telaffuzlar ve doğru okuma üzerine bazı anekdotları paylaşacağız.

Telaffuz

 Kürtçeyi hiç bilmeyip ilk defa öğrenmeye çalışan insanlar, telaffuzda ciddi zorluklar yaşamaktadırlar. Bunun sebebi Kürtçenin vurgusal bir dil olmasının yanında; çok sesliliğe de (gırtlak gibi) sahip olmasıdır. Her dilin sahip olduğu seslilik oranı ne kadar çok ise, o dili konuşan insanların ağızlarındaki kaslar o denli güçlü veya esnek olur. Tekdüze sesli dilleri konuşan insanların, ağız kaslarının sadece bazıları gelişir. Bu doğrultuda karşılaştıkları en büyük sorun da başka dillerin telaffuz formları sebebiyle, o dilleri öğrenememedir. Lakin bu zorluklar bazı tekniklerle ve çalışarak kolaylıkla aşılabilir ve sonraki aşama olan doğru okumaya da geçilebilir. Kurmancîdeki bazı seslerin telaffuzlarını aşağıda beraber inceleyelim:

Q:

            Bu ses Arap alfabesindeki “ق” sesinin latinize edilmiş halidir. Direkt gırtlaktan çıkan orta sertlikle bir “K” harfidir. “K” harfini, dilimizin gerisini damağın arka tarafına yapıştırmak suretiyle çıkarırız. “Q”yi ise gırtlaktan, yani adem elması denilen bölgenin hemen altından çıkarırız. İki parmağımızla oraya dokunup sesi çıkardığımızda titreştiğini hissedeceğiz. İki parmağımızı oraya dokundurup kısa bir nefesi oraya vurduğumuzda bu sesi elde edeceğiz.

W:

            Bu ses de Arap alfabesindeki “و” sesinin latinize edilmiş halidir. Bu ses “V” sesinden bağımsızdır. Kezâ “V” sesi alt dudağın üst ön dişlerle teması sonucu ortaya çıkar. Ancak “W” sesinde ise herhangi bir diş, dudak ve dil teması yoktur. “O” sesini çıkaracakmış gibi ağzımızı yuvarlayıp, sesi çıkarırken ağzı genişletmek suretiyle bu sesi elde ederiz. Kısaca şöyle diyebiliriz: “O” sesi için ağzımızı hazırladığımızda direkt ciğerden gelen nefesi kullanırız. Ancak “W” için ciğerden gelen sesi dudakları birbirine değdirmeden genişleterek elde ederiz. Herhangi bir Avrupa veya Ortadoğu dillerinden birini bilen birisi bu sesi kolaylıkla çıkaracaktır. Bu dillerden herhangi birini bile bilmeyenler ise bu gösterilen teknikler doğrultusunda bu sesi çıkarabileceklerdir.

X:

            İnsanların Kürtçe öğrenirken en çok zorlandığı sestir bu. Bu ses de Arap alfabesindeki “خ” sesinin latinize edilmiş halidir. Bazıları bu sesin Fransızcadaki “r” gibi olduğunu söyler. Ancak Fransızcadaki bu ses ile “X” sesi birbirinden oldukça farklıdır. Zirâ “r” sesi biraz daha boğuk ve Türkçedeki “ğ” sesiyle bir benzerlik ihtiva eder. Kurmancîdeki “X” sesi direkt gırtlak seslerinden bir tanesidir. Türkçede gırtlak sesi olmadığı için( “ğ” yumuşak gırtlaktır ve günümüz Türkçesinde çok az kullanılmaktadır.) insanlar bu sesi çıkarmakta ciddi zorluklar çekmektedirler. Adem elmasının bulunduğu yerin üstündeki kısımdan yani küçük dilin gerisinden çıkar. Buraya kısa bir nefes yerine, orta uzunlukla bir nefes gönderip orayı titreştirdiğimiz takdirde, bu sesi elde edeceriz. Hoş bir örnek olmayacaktır, ancak küçük dilinize bir şeyin yapıştığını hayal edin. Onu çıkarmaya çalıştığınızda ortaya çıkan ses, işte bu sestir.

XW:
            Bu birleşik sesi çıkarmadan önce; “W” ve “X” seslerini çıkarmayı öğrenmiş olmalısınız. İnsanlar bu birleşik sesi çıkarmanın çok zor olduğunu söylerler. Sebebi de çok az dilde birleşik sesin olmasıdır. Ancak diğer sesler öğrenilmiş ise bu sesi çıkarmak sadece birkaç saniyenizi alacaktır. Yapılması gereken şey; ağzımızı “W” sesi çıkaracakmış gibi hazırlayıp, “W” yerine “X”i çıkarmaktır. Yani ağız “W” için yuvarlak pozisyona getirildiğinde “X”i çıkarmak. Kezâ “X” ağız geniş bir biçimdeyken çıkar. Ancak “W” ise yuvarlak ve darken. Bu tekniği denediğinizde, bu birleşik sesi elde edeceksiniz.

Ê:

            İnsanlar bu sese açık “e” derler ancak telaffuz ederken yine bir “e” sesi çıkarırlar ya da “i” sesini. Oysaki bu ses ne bir “e” ne de bir “i” sesidir. Aksine, bu iki sesin tam ortasında bir sestir. Ne “i” kadar çok ince ne de “e” kadar kalındır. “e” sesi ağız geniş bir haldeyken yanakların geri çekilmesiyle ortaya çıkar; “i” ise biraz daha darken alt çenenin hafif öne çıkarılmasıyla ortaya çıkar. “Ê” sesi ise ne “e” kadar geniş ne de “i” kadar dardır. Ağzın orta düzey açılmasıyla çenenin ya sağa ya da sola kaydırılması ve çenenin kaydırıldığı yöne paralel olarak o bölge yanağının da geri çekilmesiyle elde edilir. Belki bu bilgilerin uygulanması esnasında kafanız çok karışacaktır. Bu yüzden sizlere şöyle anlatalım; Türkçede bu sesin var olmadığı iddia edilir, ancak bu ses Türkçede birçok yerde kullanılmaktadır. Mesela “5” rakamını telaffuz ederken kimse “beeş” demez. Herkes “bêş” der ama “beş” olarak yazılır. Kezâ “hayde”, “genç” vs. gibi kelimeler de öyle. İşte bu kelimelerdeki “e” sesi aslında bizim çıkarmak istediğimiz “Ê” sesidir.

U:

            Bu sesi ilk defa görenler, bunun Türkçedeki “u” sesi olduğu yanılgısına kapılırlar. Ancak bu ses Türkçe’deki “u” sesinden ziyade; Kürtçe’de var olmayan “ö” ve “ü” seslerinin arası bir sestir. Tek başına çıkarılması oldukça zor seslerden bir tanesidir. Bu sesi çıkartmak için yapılması gereken alt dudağınızı alt ön dişlerinizin üzerine örtmek ve geri çekerken üst dudaınızı öne çıkarmaktır. İlk etapta yüzünüzde çok komik şekiller belirse de, zamanla bu sesi çıkardığınızda o şekillere girmeden de bu sesi çıkarabileceksiniz.

Î:

            Bu ses Arap alfabesindeki “ئ” sesidir. Farsça, Arapça ve Osmanlıca gibi dillerde “ya-yı müdevvere” de olarak bilinen bu ses Türkçedeki “i” sesinin biraz daha uzatılması neticesinde elde edilir. Türkçede “malî, hukukî, askerî, idarî, siyasî” vb. kelimeleri okurken son “i”yi uzattığımız gibi bu sesi de uzatıyoruz.

            Not: Bu ses kelimenin sonunda kullanılıp hemen yanına kaynaştırma sesi “y” alırsa, şapkası düşer ve noktalı “i” olarak yazılır. Telaffuzunda ise ses sanki “ı”ymış gibi okunur. ÖRN: Azadî – Azadiya Kurdistan

            Diğer seslerin telaffuzlarında çok ciddi sorun yaşanılmadığı için, en çok sorun yaşanılanlara değindik. Şimdi de bunları öğrendikten sonra nasıl doğru okuyacağımıza bakalım.

Doğru Okuma

            Bir dilde yazılmış bir yazı doğru okunulmadığı zaman, anlamada sorun yaşanır. Kürtçe gibi âhengendâz yani vurgu dolu bir dil için, doğru okuma çok önemlidir. Zirâ anlamada yaşanılacak problemin yanında, vurgu yanlışı, yanlış anlamları da beraberinde getirir.

            Belli başlı gramer eğitimlerinden geçtikten sonra, Kürtçe öğrenen kişilerin en büyük sorunu, bir metin parçasını okuma zorluğudur. Kendileri okuduklarında metinden anladıkları oran düşük olurken, profesyonel birinin okuması esnasında ise oransal olarak kendi okumalarından daha fazla anlamaktadırlar. Bu durum doğru okumanın önemini bir kez daha vurgular.

            Sadece Kürtçede değil, diğer bütün dünya dillerinde, insanlar okurken ve konuşurken harf yutarlar. Ancak Kürtçede çoğu zaman harf yutmaları anlam karmaşasına ve kelimenin farklı bir anlama doğru ilerlemesine sebebiyet verir. Dili öğrenmeye ilk başlayan insanların hatalarından bir tanesi, ellerine aldıkları metinleri o dili bilen biri kadar hızlı okumaya çalışmalarıdır. İşte bu esnada harfler yutulduğu gibi, çoğu harf de farklı okunur ve bu da hatayı arttırır. Örneğin: “a” sesinin “e” gibi okunması; “î” sesinin “i” gibi okunması ve hatta çoğu durumda var olan “i” sesinin hiç okunmaması gibi durumlar sıklıkla yaşanmaktadır. Dili öğrenenler elbette bir süre sonra hızlı okuyabileceklerdir; ancak başlarda buna girişilmesi bu tür yanlışları meydana getirir. Unutulmamalıdır ki dil öğrenimi uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bu yolda en önemli iki şey: sabır ve azimdir.

            Doğru okumanın en büyük düşmanı, tekdüze okumadır. Ele alınan metinde tüm sesleri tek sese yakın çıkarmak, nefes duraksamalarına önem vermemek ve grameri takip etmemek gibi hatalar bunlardan bazılarıdır. Kürtçe çok sesli bir dildir. Bu münasebetle dişseller, gırtlaklar ve dudaksal seslerin birbirinden iyice ayırt edilmesi ve bu doğrultuda o bölgedeki kasların o seslere alıştırılması gerekmektedir. Bu da bol bol sesli okuma ile elde edilebilecek bir şeydir. Nefes duraksamaları vurgu derinliği için oldukça önemlidir. Konuşma dilinde duraksamalar oldukça rahat yapılabilirken, yazılı bir metinde nerede,nasıl duraksama yapılacağını bilmek biraz zordur. Ancak hemen burada imdadımıza noktalama işaretleri yetişmektedir. Gerçi Kürtçe yazan-çizenlerin ve mamostelerin en büyük eksikliklerinden bir tanesi de, noktalamalardır. Dilin gramerini çok iyi bilmelerine rağmen, yazdıkları yazılarda noktalama işaretlerini kullanmada ciddi sıkıntı yaşamaktadırlar. Öyle ki, gramer kitaplarındaki alıştırma metinlerinde bile noktalama eksiklikleri vardır ve bu da derslerde okuyan öğrencinin anlamasında sorun yaşatır. Bu vesileyle şöyle bir örnek verebiliriz:

Dema me şewitand

Bu örnekte ciddi bir anlam karmaşası vardır. Burada kast edilen “dema me” yani “bizim zamanımız” mıdır yoksa “dema” farklı bir anlama mı gelmektedir? Aslında buradaki “dema” Türkçedeki “-dığında, -iken” anlamı vermektedir. Fakat “dema”dan hemen sonra eğer “ku” yapısı kullanılmamışsa, burada virgül kullanılmak zorundadır. Yani cümle “Dema, me şewitand” olmalıdır. Böyle olunca cümlenin “zamanımızı yaktı” anlamı mı yoksa “yaktığımızda” anlamı mı olduğunu rahatlıkla anlar ve okumada vurguyu buna göre yaparız.

            Bir diğer olayımız ise; grameri takip etmektir. Bu noktada en çok yapılan hata veqetandekleri yani tamlama eklerini okurken, es geçmedir. Bunun sebebi hem dikkat eksikliğidir hem de hızlı okuma hatasıdır. İki farklı tamlama grubunu tek tamlama olarak birleştirmek için bazı veqetandekleri ayrı yazmak zorundayız. Bu sefer de başka bir kelimeymiş gibi okunur ve öncesinde-sonrasında verilen nefes arası, kelimeyi tek başına gösterir ve anlamsızlaştırır. Örneğin:

Hevalên me yên dibistanê hatin gundê me qedîm

Bu cümlede birleşik tamlamalardan oluşan iki tane tamlama grubu vardır. Birinci tamlama “hevalên me yên dibistanê”dir ikincisi ise “gundê me yê qedîm”dir. Bu iki tamlamanın her biri nefes arası olmaksızın okunmalıdır. Tamlamayı okurken ve daha tamlama bitmemişken, verilen nefes arası, anlamı karmaşık hale getirir. Bir diğer durum ise; bir cümlede birden fazla tamlama veya tamlama grubu varsa, virgülün kullanılması hususudur. Yani cümle aslında “Hevalên me yên dibistanê, hatin gundê me yê qedîm”şeklinde olmalıdır. Virgül (,) bize nefes arası vermemiz için fırsat verir. Hal böyle olunca diğer tamlamada nefes alma ihtiyacı duymayız ve nefes arası verilmediği için de doğru okumuş oluruz.

            Metin okurken dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise edat ve bağlaçlardır. Kürtçede edatlar Türkçeden farklı olarak, etkileyeceği kelimenin önüne gelir ve bazıları da kelimeyi arasına alır. Bu sebeple okunan edat bir önceki kelimeden bağımsız ancak sonraki kelimeyle birmişçesine okunmalıdır. Örnek:

“Gulên sor li çiyan vebûne”

Buradaki “li” edatı “çiyan” kelimesiyle birleşikmiş gibi okunmalıdır. Zaten “sor” kelimesiyle birleşikmiş gibi okunursa, anlam ortadan kalkar ve anlamsız bir cümle ortaya çıkar. Cümle içerisinde birden fazla edat varsa eğer, o zaman da duraksamalar yani nefes aralıkları yapılmalıdır ki normal şartlarda edat öbeklerinden sonra çoğunlukla virgül kullanılmalıdır. Ancak virgül kullanılmasa da duraksamaları yapmalıyız. Örneğin:

“Ez li Stenbolê, bi metroyê diçim kar”

Bu cümledeki “li Stenbolê” ve “bi metroyê” arasında bir duraksama yaptığımız takdirde, doğru okuma yapmış oluruz ve anlam karmaşasına mahal vermemiş oluruz.

            Bağlaçların okunması, edatların okunmasından biraz daha farklıdır. Adı üzerine, görevi öbekleri ve cümleleri bağlamak olan bağlaçlardan “û” bağlacı; ne sadece önceki kelimeyle ne de sonraki kelimeyle birleşikmiş gibi okunur. Aksine her iki kelimenin birmiş gibi algılanmasıyla okunur ki görevi iki kelimeyi birbirine bağlamaktır zaten. Bir diğer bağlaç olan “” ise kendinden önceki kelimeyle birleşik okunur ve sonraki kelimeden önce bir duraksama yapılmalıdır. Böyle yapıldığı takdirde, edat olan “ji” ile karıştırılmamış olur. “Bi….re” bağlacı öncesi ve sonrası kelimelerden önce kısa duraksamaya ihtiyaç duyar. Sadece arasına aldığı yani etkilediği kelime veya öbekle birlikte okunur. Bu yapıldığı takdirde, edatlarla karıştırılmaz ve doğru okunmuş olurlar. Örneğin:

“Dê-û-bavê min hatin” “dê” ve “bav” kelimeleri birleşikmiş gibi okundu.
“Ez- çûm konserê” buradaki “jî” “ez” ile birleşikmiş gibi okundu.
“Ez bi-malbata xwe-re çûm seyranê” “bi…re” arasına aldığı öbekle birleşikmiş gibi okundu.

            Edat, bağlaç ve tamlama eklerinin (veqetandek) okunuşlarını ayrı ayrı gördük. Karşımıza çıkan cümle veya cümlelerde hepsinin ve her birinin birden fazla kullanımıyla karşılaşabiliriz. Bu durumda da duraksamaları gerçekleştirmek durumundayız. Örneğin:

Min, bi hevalên xwe yên nêz re(,) li sînemayê(,) bi berçavka 3 bûut(,) li fîlm temaşe kir

Bu cümlede görüldüğü gibi, her bir öbekten sonra kısa bir duraksama yaptık. Böyle okunduğunda cümle daha net anlaşılmış olur ve vurgular da daha net yapılmış olur. Tabii yukarıda anlatılan edat, bağlaç ve tamlamaların okunuşuna dair hususlara da dikkat edilmek suretiyle.

            Son olarak değineceğimiz husus; Kürtçede soru ve soru işaretleridir. Yukarıda da değindiğimiz gibi, Kürtçe vurgusal bir dildir. Kürtçede belli başlı bazı soru sıfatları, zamirleri ve zarfları dışında herhangi bir soru eki yoktur. Dillerin çoğunda her bir zamanın kendine ait soru ekleri ve yapıları vardır. Ancak Kürtçede, zamanlarda soru ekleri yoktur. Kurulan cümlede soru, vurgu ile elde edilir. Bu vurgu çok basit bir şekilde yapılır. Tıpkı soru işaretinin, sorunun cümlesinin son kelimesine gelmesi gibi; Kürtçede sorulan sorunun son kelimesine vurgu yapılarak soru elde edilir. Bu vurgu ise son kelimenin tonlamasını cümle tonlamasından farklı bir biçimde, birden hafif incelterek yapılır. Örneğin:

“Hûn ê çay vexwin?”

Burada gördüğümüz “vexwarin” fiilini, bir önceki kelimelerden farklı olarak, hafif ince ve birden tonladığımızda; cümleye soru mahiyeti katarız. Aslında bu soru vurguları Kürtçeden Türkçeye de geçmiştir. Örneğin:

“Yemek  yersin?”

Buradaki vurgu ile bir önceki cümlede yer alan vurgu aynıdır ve aynı tonlamaya sahiptir. 

            Okumayı geliştirmenin en iyi yöntemi, yukarıda da vurguladığımız gibi, bol bol okumaktır. Elbette ki bu tek başına yeterli olmayacaktır. Elinize aldığınız bir metni önce karşınızdaki kişinin, yani okumada sıkıntısı olmayan birinin okumasını isteyin. Okumayı herhangi bir ses kayıt cihazıyla kaydedin. Sonra kendiniz metni, kayıt cihazı açıkken, sesli bir şekilde okuyun ve sesinizi kaydedin. Kayıt işlemleri bittikten sonra, önce doğru okuyan kişinin kaydını dinlerken metni takip edin. Sonrasında kendi kaydınızı dinlerken metni takip edin. Bir seferlik tekrardan sonra aynı metin üzerine yapacağınız yeni bir okuma, bir öncekine nazaran %70-80 daha doğru olacaktır ve bu doğruluğa paralel olarak da okuduğunuzu anlama kapasiteniz de artacaktır.

                                              

                                                                             Yılmaz BAĞLAR

18 Nisan 2013 Perşembe

Kürtçe Doğru Yazımına Dâir Birkaç Anekdot-2



Bir önceki yazıda birkaç tane başlıkla Kürtçe doğru yazım hakkında bazı bilgiler vermiştik. Bu yazıda da yine yapılan belli başlı hatalara değinmek istedik.

Kî / Kê’de Yapılan hata

Kürtçede yapılan en büyük hatalardan bir tanesi de “kî/kê” konusudur. Birçok kişi “kî/kê”nin eril-dişil olduğu yanılgısına kapılarak; Kürtçe kurdukları cümlelerde eğer cinsiyet belirtmemişlerse, birbirlerinin muadilleri gibi ikisini de kullanırlar. Örneğin:

Van tiştan kî/kê dibêje?

Oysaki bu büyük bir hatadır. Zirâ ikisinin de anlamı birbirinden çok farklıdır ve zannedildiği gibi her biri bir cinsiyeti karşılamamaktadır. Bilinen yanlış anlayışa göre “kî” eril “kê” ise dişildir. Oysaki bu çok yanlış bir anlayıştır. “Kî”nin Türkçedeki karşılığı “kim”dir; “kê”nin ise Türkçedeki karşılığı “kimin, kime, kimi”dir. Tıpkı Kürtçedeki büzüşük zamirlerin sahip oldukları üç anlam gibi, “kê”nin de üç anlamı vardır. (Min= beni, bana, benim; te,= seni, sana, senin; wî/wê= onu ona, onun; ve çoğullar…) Örneğin:


Ev zilam kî ye?
Ev jin kî ye?
Kî li min digere?


Navê kê Agîd e?
Bavê kê pîrtir e?
Gundê kê mezintir e?

Kürtçede var olan ergatif yapısı zamirlerin değişimine etki eder. (Ayrıntı için bknz: Kürtçede Ergatif Yapısı) Geçişli olan fiillerde geçmiş zaman kurduğumuzda, kullandığımız zamirin tersini yani düz ise büzüşük olanını, büzüşük ise düz olanını kurmamız gerekmektedir. Aynı olay kî/kê için de geçerlidir ki kê, kî’nin büzüşük halidir. Örneğin:

Ez geriyam./ Ben gezdim(Geçişsiz fiil ve düz geçmiş zaman)
Min dît. Ben gördüm (Geçişli fiil ve ergatif geçmiş zaman)
Kî hat? /Kim geldi(Geçişsiz fiil ve düz geçmiş zaman)
Kê got? /Kim dedi( Geçişli fiil ve ergatif geçmiş zaman)

Yukarıda da gördüğümüz gibi aslında ikisi de birbirinden farklı olmasına rağmen, geçmiş zamandaki ergatif yapıda bazı durumlarda birbirinin yerine geçtiği için aynıymış yanılgısı ortaya çıkmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki “kî/kê” birbirinden oldukça farklı ve ikisi kesinlikle eril-dişil değillerdir. Zaten “kim/kime,kimi,kimin” yapılarında eril dişil olayı Kürtçe için söz konusu değildir.

Kürtçede tarihlerin yazılımı


Bütün dünya dillerindeki kendi haslık gibi, Kürtçede de kendine has yapılar söz konusudur. Bu yapılardan bir tanesi ise tarihlerin yazılımıdır. Türkçede herhangi bir eke ihtiyaç duymadan öne günü ve sonrasında da ayrı olarak ayı yazmak yeterlidir (Örn: 1 Ocak). İngilizcede de bu Ocağın birinci günü olarak zikredilir. Bu dillerde olduğu gibi Kürtçede de tarihlerin yazılımı farklıdır. Ancak çoğu insan Kürtçedeki tarihleri Türkçeden motamot bir çeviri ile yazarlar ki bu çok yanlıştır. Örneğin:

Yek Gulan / 1 Mayıs
Bîst û Yek Adar / 21 Adar
Bîst û Heş Adar / 28 Adar

 Kürtçede tarihler veqetandek yani tamlama ekleri ile elde edilir. Buna göre Kürtçede tarihlerin yazılımın formülü şudur: “………ê  …………ê”. İlk kısma gün yazılır ikinci kısma ise ay yazılır. Örneğin:

Yekê Gulanê / 1’ê Gulanê
Bîst û Yekê Adarê / 21’ê Adarê
Bîst û Heştê Adarê / 28’ê Adarê

Ay, gün ve yıl şeklinde tarihi yazacağımız zaman, “ay”ın sonuna da veqetandek getirerek (ki bu dişil veqetandek yani “a” ile olur) yıla bağlarız ve yılın sonuna da çoğul olduğunu belirtmek için bir “an” eki getiririz. Örneğin:

Yekê Gulana Du Hezar û Sêzdehan / 1’ê Gulana 2013’an
Bîst û Yekê Adara Du Hezar û Sêzdehan / 21’ê Adara 2013’an
Bîst û Heştê Adara Du Hezar û Sêzdehan / 28’ê Adara 2013’an

Yukarıdaki tarih yazımı doğru ve Kürtçenin kendine has yapısına uyan bir yazımdır.

Tekrar sayısını belirten “-ıncı, -inci” eklerinin yazımı

Tekrar belirten bu ekleri açıklamak için küçük bir örnek verelim önce. Örneğin:

1’inci BDP Kongresi / Birinci BDP Kongresi

Yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi bu “-ıncı, -inci” tekrar belirten eklerdir. Yine Türkçede olduğu gibi diğer bütün dillerde kendine has yapılarla belirtilir. Kürtçede “-ıncı,-inci” ekinin karşılığı “-emîn”dir. Bu eki getirdiğimiz kelimeye tekrar sayısı anlamını da eklemiş oluyoruz. Örneğin:

Asta Yekemîn / Birinci Seviye
Rêza şeşemîn / Altıncı sıra

Yukarıda dikkatinizi çeken ilk şeylerden bir tanesi muhtemelen Kürtçedeki tamlamaların Türkçedeki tamlamaların tersi şeklinde oluşudur. İşte bizim de değineceğimiz esas konumuz da budur. Çünkü Kürtçede tamlamalar Türkçede yazılan tamlamaların tam tersidir ve tekrar sayısı belirten eklerde buna tâbidir. Ancak bir çok Kürt kurumu da dahil olmak üzere, Kürtçe bilen çoğu kişi bu tekrar sayısı belirten eki doğru yazıp, sıralama hatası yapmaktadır. Bu hata da tekrar sayısı belirten sayının tıpkı Türkçedeki gibi başa yazılmasıdır. Örneğin:

Duyemîn Kongreya BDP’yê / 2’emîn Kongreya BDP’yê

Ancak bu çok büyük bir yanlıştır. Kezâ Kürtçedeki tamlamaların veqetandeklerle bağlandığını ve Türkçeye çevrildiği zaman ters işlediğini hesaba katarsak, bu tekrar belirten sayıların da bu kurala tâbi olmaları gerekir. “İkinci BDP Kongresi” kendi başına bir tamlamadır. Ne kongresi diye sorduğumuzda “BDP Kongresi” cevabını alırız ki bu da isim tamlamasıdır. Burada hata yok herkes “Kongreya BDP’yê” diye çevirecektir. Ancak kaçıncı diye sorduğumuzda yine cevap  almaktayız ki bu da sıfat tamlamasıdır. Dolayısıyla olması gereken:

Kongreya BDP’yê ya Duyemîn / Kongreya BDP’yê ya 2’emîn’dir

Tekrar sayısı belirten sayıya vurgu yapmak için mi başka bir şey için mi başa yazma gereği duyuluyor bilinmez ama başa yazılma hali Kürtçenin öz yapısına uyan bir hal değildir. Ve maalesef bir çok Kürt kurumu da bu hataya düşmektedir.

“Ji….re” edatının kullanımındaki hatalar

“ji….re” edatı esasında Türkçedeki “-e, -a” yönelme halinin karşılığıdır. Zirâ hatanın yapılma sebebi de buradaki yönelme halinin, Türkçe kurulan cümlelerdeki tüm yönelme halleriyle kullanılabileceğidir. Oysaki bu edat kısıtlı bir “-e,-a” yönelme halidir. Peki, nedir bu kısıtlı yönelme halinden kastımız: Türkçede de var olan bir yapıdır aslında. Bir iki istisna hariç, bu edat “için” manasındaki bir “-e,-a” yönelme halidir. Örneğin:

Eve alışveriş yapıyorum /Aslında ‘ev için alışveriş yapıyorum’dur.
Sana hediye aldım / Aslında ‘senin için hediye aldım’dır.

Yukarıdaki Türkçe örneklerde de gördüğümüz gibi bu edatı bu tür durumlar için kullanabiliriz. Örneğin:

Ez ji malê re nan dikirim / Eve ekmek alıyorum = Ev için ekmek alıyorum
Ez ji te re diyariyekê tînim /Sana bir hediye getiriyorum = Senin için bir hediye getiriyorum
Tu ji wan re stran dibêjî / Sen onlara şarkı söylüyorsun = Sen onlar için şarkı söylüyorsun

Yukarıdaki örneklerde de gördüğümüz gibi, bu edat kısıtlı bir şekilde sadece “için” manasında kullanılıyor. Ancak her yapının olduğu gibi, bunun da birkaç istisnası vardır. Misal “gotin” yani söylemek fiilini bu edatla kullanırız ki Kürtçede bir çok fiil çeşitli edatların yardımıyla kullanmak durumundayız. Örneğin:
Ez ji we re dibêjim / Size söylüyorum
                                                                     
                                                                                Yılmaz Bağlar

15 Nisan 2013 Pazartesi

Kürtçe Doğru Yazımına Dâir Birkaç Anekdot




Kürtçe bilen birçok Kürt’ün yaşadığı en büyük sıkıntı Kürtçe okuma-yazmadır. Okuma, yazmaya oranla nispeten daha kolaydır. Ancak yazımda ciddi hatalar yapılmaktadır. Aşağıda birkaç başlık altında incelediğimiz konular da en çok hata yapılan konulardır. Buyurun hep beraber bu başlıkları inceleyelim:

Şahıs zamirlerinin yardımcı fiilleri

Her dilde şahıs zamirinin yardımcı fiilleri vardır. Bu fiiller cümlede yüklemin var olmasına sebebiyet verir. Kezâ bir cümlenin cümle olabilmesi için, öncelikle yükleminin olması gerekir. Yüklemi var eden ise fiildir. Ancak ana fiil kullanılmadan da cümleler oluşturulabilir. Mesela “ben iyiyim” derken aslında bir cümle teşkil etmiş oluruz; ancak bu cümlede ana fiil yoktur. Ana fiil olmamasına rağmen bu tam bir cümledir zirâ cümlede yüklem vardır. Burada yüklemi var eden ise “-im” ekidir ki bu da yardımcı fiildir ve cümleye yüklem katıp, cümleyi tam cümle haline getirmiştir. Kürtçede şahıs zamirlerinin yardımcı fiilleri şöyledir:

Ez: “im/me”
Tu: “î/yî”
Ew: “e/ye”
Em: “in/ne”
Hûn: “in/ne”
Ew: “in/ne”

Yukarıdaki şahıs zamirlerinin yardımcı fiillerinin yazımına dikkat etmemiz gereken bazı hususlar vardır. Görüldüğü gibi her yardımcı fiilin ikinci bir alternatifi vardır. Ancak bu istediğimizi kullanabileceğimiz anlamına gelmez. Kullandığımız kelime eğer sessiz harf ile bitmiş ise, o zaman ilk yardımcı fiilleri; sesli harf ile bitmiş ise, o zaman da ikinci yardımcı fiilleri kullanmak durumundayız. Örneğin:

Ez mamoste me
Ez xwendekar im

İki örnekte de görüldüğü gibi kelimenin son harfine göre yardımcı fiillerimizi kullandık. Bir diğer husus ise, bu yardımcı fiillerin nerede kelimeyle birleşeceği ve birleşmeyeceğidir. Bu yardımcı fiiller sadece “fiil”lerde birleşik yazılır. İsim, sıfat vb. diğer tüm kelimelerde ayrı yazılmak durumundadır; ancak birleşikmiş gibi okunur ve telaffuz edilir. Ayrı yazılmasının sebebi, Kürtçedeki “paşgir” meselesidir. Adından da anlaşılacağı gibi “son ek”ler kelimeden yeni bir kelime türetir. Bu sebeple isim veya sıfatla birleşik yazılırsa, kelime sanki yeni bir kelimeye evrilmiş gibi görünür.(Paşgir/son ek konusu için bknz: Paşgirên Peyvên Kurdî/Kürtçe Kelimelerde Son Ekler)
Örneğin:

Meşîn
Ez dimeşim
Tu dimeşî
Ew dimeşe
Em, Hûn, Ew dimeşin

Bu fiil örneğinde de görüldüğü gibi burada birleşik yazıldı.

Baş
Ez baş im
Tu baş î
Ew baş e
Em, Hûn, Ew baş in

Burada kullandığımız “baş” bir sıfattır ve burada yardımcı fiilimizi ayrı yazdık. Tıpkı sıfatlarda olduğu gibi isimlerde ve diğer tüm kelimelerde ayrı yazılır. Sadece fiillerde birleşik yazılır.

“Bê” yani –sız/sızlık, -meden/madan(olmadan) ekinin yazımı

“Bê” eki Kürtçede bir şeyden yoksun olma manası verir tıpkı İngilizcedeki without gibi. Ve yine tıpkı İngilizcedeki bu ek gibi etkileyeceği kelimeden önce yazılır. Ancak bu ek bazı yerlerde etkileyeceği kelimenin önüne birleşik bir şekilde yazılır, bazı durumlarda da ayrı bir şekilde yazılır. Gelin hep beraber buna bakalım ve nerede ayrı nerede de birleşik yazıldığını inceleyelim.

Ayrı yazıldığı yerler:
Bu ek etkileyeceği kelimeye sadece “yoksunluk” anlamı yani “-meden/madan”(olmadan) katacaksa eğer, etkileyeceği kelimenin önüne ve ayrı bir şekilde yazılır:
ziman jiyan nabe!
Hevalên min, min digerin.
Gundê me, av e.
Em te diçin.

Not: Hangi anlamda olursa olsun, “bê” eki şahıs zamirleriyle kullanıldığı zaman, ayrı yazılmak durumundadırlar.

Birleşik yazıldığı yerler:
Etkileyeceği kelimeye “-sız/siz”lik anlamı katıp kelimenin yeni bir kelimeye ve anlama evrilmesine sebebiyet verirse eğer, birleşik yazılır. “-lık/lik/luk” anlamları katan ve Kürtçede “î/yî/ahî” vb. son eklerle elde edilen ve soyut yani absrakt olan kelimelerde birleşik yazılır:

kesî
hevî
rûmetî
maneyî
malî
karî
duristî

Etkilediği sıfatlara “-sız/siz” anlamı verdiğinde birleşik yazılmalıdır:
deng
zar
dil
hal
derd

Özne durumundaki bir sıfata geldiği zamanlarda da birleşik yazılmalıdır:
namûs xerabiyê li mirovan dike.
aqil pir derewan dike.

Zamanların yardımcı eklerinin yazımı

Kürtçede bazı zamanları elde etmek için belli başlı eklere ihtiyaç duyarız. Geniş(şimdiki) zaman için kullanılan “di” ve gelecek zaman için kullanılan “bi” bunlardandır. Zamanı elde etmek için fiile belli başlı formlar yüklemek durumundayız ki bu formları da bu eklerle sağlarız. Ancak hâlâ bu yardımcı fiillerin yazımında birçok insan hata yapmaktadır. Her ne olursa olsun bu yardımcı fiiller(di, bi) zaman formu kazandırdığı fiillerden ayrı yazılamaz. Bunlar zaman formu katacağı fiillerin başına ve birleşik bir şekilde yazılmak durumundadırlar(İki harfli birleşik fiillerde bu yardımcı fiiller ortaya yazılır ki zaten ikinci kelime fiil olduğu için normal olarak onun başına yazılmış olur).

Kürtçede bulunan “di….de” ve “bi” edatları ile karıştırılabileceği için, bu ekler birleşik yazılmalıdır. “di…de” yani “-de/da” anlamındaki edat etkileyeceği kelimeyi nokta ile gösterilen yerlere alır ve ayrı yazılır. Ayrı yazıldığı için “di”sı da kelimenin önünde ve ayrı yazılmış olur. Yine “bi” yani “ile” anlamındaki edat etkileyeceği kelimenin önüne birleşik yazılır. Hal böyle olunca, zamanların yardımcı fiilleri de birleşik yazılmak durumundadır. Aksi halde bu zamanların yardımcı fiilleri yukarıda da gösterdiğimiz edatlarla karıştırılır ve ortaya anlam kargaşası çıkar.

“î” ve “ê”nin “i”ya dönüşme hali

“î” ve “ê”nin “i”ya dönüşme hali de en çok karıştırılan ve hemen hemen birçok kişinin hata yaptığı bir mevzudur. Kürtçede sonu “î” ile biten pek çok ve “ê” ile biten bir miktar kelime vardır. Bu kelimeler herhangi bir veqetandek (tamlama eki) ile tamlanan durumuna geçtiklerinde ve haliyle veqetandekler (a, ê, ên) de sesli harflerle başladığı için, araya bir “y” kaynaştırma harfi gelir. İşte bu “y”nin “î” veya “ê”nin yanına gelmesiyle; bu harfler “i”ya dönüşür. Net ve kesin bir kural olarak “y”den önce “î” veya “ê” kullanılamaz. Örneğin:

Ê
Dê = Diya min
Rê = Riya dûr

Î
Azadî = Azadiya Welat
Başî= Başiya mirovan
Hêvî= Hêviya me
Zaroktî= Zaroktiya wan

Yukarıda da görüldüğü gibi “î” veya “ê” harflerinden sonra “y” harfi geldiğinde, bu harfler otomatik olarak “i”ya dönüşürler.

Edatlarda “ê” kullanımı

Kürtçede edatlar etkilediği ismin önüne ayrı bir şekilde yazılır ve etkilediği ismin sonuna bir “ê” harfî getirirler. Aslında buradaki “ê” harfi dişildir ve geldiği kelimelerde dişil kelimelerdir. Kürtçedeki kelimelerin hemen hemen %80’i dişil olduğu için, bu “ê”nin tüm kelimelere geldiği gibi bir yanlış bir düşünce hâkimdir. Aslında eril olan ve edatın etkilediği kelimenin sonuna “î” getirilmelidir. Ancak bu eril “î” günümüz Kürtçesinde artık çok fazla kullanılmamaktadır. Örneğin:

Ez li ser zinar disekinim.
Di gund de pêncî mal hene.

Sadece işaret sıfatları ile kullanıldığında bu “î” eki getirilir. Hal böyle olunca, eril kelimelerin sonuna ne “ê” ne de “î” gelir. Örneğin:

Ez li ser vî zinarî disekinim.
Di wî gundî de pêncî mal hene.

 Edatın etkilediği eril kelimenin sonuna hiçbir ek getirilmeyebilir. Öte yandan edatın etkilediği şahıs zamirlerinin hiçbirine de “ê” veya “î” getirilmez. Örneğin:

Ev name ji min re hat.
Ez li te dinêrim.

Dişil olan tüm kelimelerde “ê” harfini kullanmalıyız. Örneğin:

Li Stenbolê bi milyonan kes dijîn.
Di malê de pisîk heye.

                                                                   Yılmaz BAĞLAR

27 Mart 2013 Çarşamba

Bilinen İlk Kürtçe Gramer Kitabı ve İtalyanca-Kürtçe Sözlük(1787): Grammatica E Vocabolario Della Lingua Kurda

İlk Kürtçe Gramer Kitabı ve İtalyanca-Kürtçe Sözlük: Grammatica E Vocabolario Della Lingua Kurda

            Bugüne kadar yazılmış olan Kürtçe sözlük sayısı, takriben 45’tir. Bu sözlüklerden en erken yazılanı, Ehmedê Xanî’ye aittir. Ehmedê Xanî’nin 1682-3 yıllarında kaleme aldığı “Nûbehara Biçûkan”, bilinen ilk Kürtçe sözlüktür. İlk basımı 1794 yılında Yusuf Ziyadeddîn Paşa tarafından “el-Hediyyetü’l-Hamîdiyye fi’l-Luxetü’l-Kurdiyye” adlı Kürtçe-Arapça sözlük ile beraber piyasa sürülmüştür. Bir diğer sözlük ise, Îsmaîlê Bayezîdî’nin 17. yüzyılda kaleme aldığı “Gulzar” (gül bahçesi) isimli sözlüktür. Bu sözlük ise Kürtçe-Arapça-Farsça olarak hazırlanmıştır. Bu eser de ikinci Kürtçe sözlük vasfını taşımaktadır.

            Yazılmış olan üçüncü Kürtçe sözlük ise Maurizio Garzoni’nin 1787 yılında İtalyanca olarak hazırladığı “Grammatica E Vocabolario Della Lingua Kurda” isimli eserdir. Yazılmış olan üçüncü Kürtçe sözlük olmasının yanında, bu sözlük aslında modern tekniklere dayalı bir şekilde hazırlanmış ilk Kürtçe sözlüktür. Garzioni’nin yazdığı bu kitap sadece sözlük değildir, aynı zamanda bir Kürtçe gramer kitabıdır. Bu özelliği ise esere, Kürtçe gramerine dair yazılmış ilk kitap vasfını da yükler. Peki, Garzioni kimdir ve neden böyle bir sözlük ve gramer kitabı hazırlama gereksinimi duymuştur?

Dal. P. Maurizio Garzioni kimdir?

            Dal. P. Maurizio Garzioni(1734-1804) İtalyan Katolik mezhebine mensup bir misyonerdir. 1752 yılında daha genç bir misyoner iken Osmanlı coğrafyasına gelerek, daha sonra Kürdistan’a geçen Garzioni, burada yaklaşık 15 yıl yaşadı. Kürdistan’da özellikle başta Musul olmak üzere, Hakkâri’nin 30 km. güneyinde bulunan Amadia gibi Kürdistan şehirlerinde Kürtlerin arasında yaşayarak ve misyonerlik faaliyetleri yürütmüştür. Bu süre zarfında Kürdistan coğrafyasının diğer tüm noktalarını gezip misyonerlik faaliyetleri yürütürken, Kürt halkının folkloruna ve diline dair birçok bilgi edinmiştir. Yukarıda zikrettiğimiz kitabını 1764-1775 yılları arasında yürüttüğü faaliyetler neticesinde edindiği bilgilerden derlemiştir. Kitapta kullanılan lehçe genel olarak “Karacûlan”, “İmadiye”, “Colemêrg”, “Cizîra Botan” ve “Bedlîs” olmak üzere beş farklı bölgenin alt lehçelerinden seçilmiştir. Kitabın bir diğer özelliği ise, Kürtçenin ilk defa Lâtin harfleriyle yazılmasıdır.

            Kitap 1787 yılında Roma’da “Sacra Congregazione di Propaganda Fide” yayın evinde basılmıştır. Kitabın ikinci baskısı ise 1826 yılında yapılmış ve İtalya dışında genel olarak İstanbul, Diyarbakır ve Bağdat’ta satılmıştır.

Aslında Garzioni, şüphesiz ki bu kitabı yazarken Kürt diline bir katkı sağlama düşüncesinde değildi. Tahmin edileceği gibi en temel amaç, buraya gelecek olan Katolik İtalyan misyonerlerin daha rahat misyonerlik faaliyetlerini yürütebilmeleri için Kürt dilini öğrenmelerini sağlamaktı. Zirâ kitaptaki sözlük kısmının sadece “İtalyanca-Kürtçe” olması ve folklora dair bilgilerin bulunması da aslında anlamaktan ziyade, öncelikli olarak anlatma çabasının hâkim olduğunu gösterir ki bu durum da zaten misyonerlik faaliyetlerine paralel bir husustur. Ama amaç ne olursa olsun Garzioni’nin yazdığı bu kitap Kürdoloji çalışmaları bakımından eşsiz eserlerden bir tanesidir. Avrupa’da Kürtçeyi ilk tanıtan kişi olması dolayısıyla, “Kürdolojinin öncüsü” sayılabilir.

Kitabın içeriğine kısaca bir göz atalım:

Kitap toplamda 288 sayfadan oluşmaktadır. 68 sayfalık gramer kısmından sonra yaklaşık 220 sayfalık sözlük kısmı gelmektedir. Gramer kısmında günümüzün dil öğretim tekniklerinin kullanılması ise, ayrıca dikkat çekici bir husustur. Konu seçimleri ve ünitelerin sıralanması, bugün Kürtçe dil öğretiminde kullanılan metotlara çok benzemektedir.

·         Kitabın ilk dokuz sayfası önsüzden oluşuyor. Önsözde dile dair verdiği bilgilerin yanında, Kürdistan coğrafyasına ve folkloruna dair verdiği bilgiler eşsiz niteliktedir. Katolik mezhebine mensup olması sebebiyle Kürt folkloruna biraz daha dogmatik bakmıştır.
·         Kitabın 11-16 arası sayfalarında Kürtçe “alfabe”den bahseder. Burada Arap alfabesiyle yazılmış olan Kürtçe harflerin İtalyanca karşılıklarını ve okunuşlarını vermektedir.
·         17-18 arasındaki sayfalarda sayılara değinir.
·         19-23 arasındaki sayfalarda sıfatlar ve şahıs zamirlerine değinir.
·         23-48 arasındaki sayfalarda fiillere, fiillerin pasif-aktif hallerine ve bunların zamanlardaki farklı çekimlerine değinir.
·         49-54 arasındaki sayfalarda edat ve zarf konularına değinir. Burada yaklaşık 135 edat-zarf’tan müteşekkil bir listeyi de vermektedir.
·         54-58 arasındaki sayfalarda zaman dilimlerine, günün öğünlerine, gün isimlerine, aylara ve mevsimlere değinir.
·         58-61 arasındaki sayfalarda vücudun bölümleri ile uzuvların isimlerin ve aile fertleri ile akraba isimlerine değinir.
·         62-74 arasındaki sayfalarda pratik günlük cümlelere yer vermekte ve hemen akabinde kısa paragrafları işlemektedir.
·         77-282 arasındaki 205 sayfada ise sözlük kısmı mevcuttur. Bu sözlük oldukça zengin bir kelime haznesini barındırır. Takriben 4.600 kelime mevcuttur ve kelimelerin büyük çoğunluğu halen günümüz Kürtçesinde kullanılmaktadır. Bazı kelimeler ise günümüzde biraz daha farklılaşmıştır. Bu husus da bazı kelimelerin günümüze değin olan süreçte geçirdiği ses ve anlam değişimlerini göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Öte yandan İtalyanca bir kelimenin birden fazla karşılığını vermektedir. Bu da Kürtçenin zenginliğini göstermektedir.
·         283-288 arasındaki sayfalar ise kısa bir sonuç ve dizin kısmından oluşur.

1787 ve 1826 yıllarındaki baskılarından sonra kitabın başka bir baskısı olmadı. Kitabın orijinal nüshası halen Oxford Üniversitesi arşivindedir. Kitabın yok olmaması ve muhafazası için 2008 yılında Oxford Üniversitesi tarafından faksimile haliyle kitap dijitalize edildi. Kitabın faksimile hali yani tıpkıbasımı İtalya’da Nabu Press tarafından 2011 yılında yapıldı ve halen satışı mevcuttur.

                                                                                   Yılmaz Bağlar


NOT: Bu yazı yine Yılmaz Bağlar tarafından “Kürt Tarihi Dergisi”nin 6. Sayısında yayınlanmıştır.