Kürtçeyi az bilen veyahut da öğrenme aşamasında olan insanların karşılaştıkları en büyük güçlüklerden bir tanesi de telaffuz ve doğru okumadır. Bu zorluğu daha da artıran bir etmen de Kürtçenin birden fazla lehçe, şive ve mahalî değişimlerden doğan telaffuz formlarıdır.
Ancak her lehçenin kendine mahsus
birer ortak yazımsal formu vardır. Tıpkı yazımda, Türkçe için İstanbul
Türkçesinin esas alınması gibi; Kürtçe her lehçe de, belli bir formu esas
almaktadır. Bugün “akademik Kurmancî” dediğimiz form da bu doğrultudadır. Her
ne kadar “akademik” tabiri şahsımca “üstenci” bir bakışın tezahürü olarak
görülse de, ortak yapının teşekkülü ve dilde birlik için gerekli bir husustur.
Şimdi burada bazı noktaları
işaretleyerek, Kurmancî telaffuzlar ve doğru okuma üzerine bazı anekdotları
paylaşacağız.
Telaffuz
Kürtçeyi hiç bilmeyip ilk defa öğrenmeye
çalışan insanlar, telaffuzda ciddi zorluklar yaşamaktadırlar. Bunun sebebi
Kürtçenin vurgusal bir dil olmasının yanında; çok sesliliğe de (gırtlak gibi)
sahip olmasıdır. Her dilin sahip olduğu seslilik oranı ne kadar çok ise, o dili
konuşan insanların ağızlarındaki kaslar o denli güçlü veya esnek olur. Tekdüze
sesli dilleri konuşan insanların, ağız kaslarının sadece bazıları gelişir. Bu
doğrultuda karşılaştıkları en büyük sorun da başka dillerin telaffuz formları
sebebiyle, o dilleri öğrenememedir. Lakin bu zorluklar bazı tekniklerle ve
çalışarak kolaylıkla aşılabilir ve sonraki aşama olan doğru okumaya da
geçilebilir. Kurmancîdeki bazı seslerin telaffuzlarını aşağıda beraber
inceleyelim:
Q:
Bu ses Arap
alfabesindeki “ق” sesinin latinize edilmiş halidir. Direkt gırtlaktan çıkan
orta sertlikle bir “K” harfidir. “K” harfini, dilimizin gerisini damağın arka
tarafına yapıştırmak suretiyle çıkarırız. “Q”yi ise gırtlaktan, yani adem
elması denilen bölgenin hemen altından çıkarırız. İki parmağımızla oraya
dokunup sesi çıkardığımızda titreştiğini hissedeceğiz. İki parmağımızı oraya
dokundurup kısa bir nefesi oraya vurduğumuzda bu sesi elde edeceğiz.
W:
Bu ses de Arap alfabesindeki “و”
sesinin latinize edilmiş halidir. Bu ses “V” sesinden bağımsızdır. Kezâ “V”
sesi alt dudağın üst ön dişlerle teması sonucu ortaya çıkar. Ancak “W” sesinde
ise herhangi bir diş, dudak ve dil teması yoktur. “O” sesini çıkaracakmış gibi
ağzımızı yuvarlayıp, sesi çıkarırken ağzı genişletmek suretiyle bu sesi elde
ederiz. Kısaca şöyle diyebiliriz: “O” sesi için ağzımızı hazırladığımızda
direkt ciğerden gelen nefesi kullanırız. Ancak “W” için ciğerden gelen sesi
dudakları birbirine değdirmeden genişleterek elde ederiz. Herhangi bir Avrupa
veya Ortadoğu dillerinden birini bilen birisi bu sesi kolaylıkla çıkaracaktır.
Bu dillerden herhangi birini bile bilmeyenler ise bu gösterilen teknikler
doğrultusunda bu sesi çıkarabileceklerdir.
X:
İnsanların
Kürtçe öğrenirken en çok zorlandığı sestir bu. Bu ses de Arap alfabesindeki “خ”
sesinin latinize edilmiş halidir. Bazıları bu sesin Fransızcadaki “r” gibi
olduğunu söyler. Ancak Fransızcadaki bu ses ile “X” sesi birbirinden oldukça
farklıdır. Zirâ “r” sesi biraz daha boğuk ve Türkçedeki “ğ” sesiyle bir
benzerlik ihtiva eder. Kurmancîdeki “X” sesi direkt gırtlak seslerinden bir
tanesidir. Türkçede gırtlak sesi olmadığı için( “ğ” yumuşak gırtlaktır ve
günümüz Türkçesinde çok az kullanılmaktadır.) insanlar bu sesi çıkarmakta ciddi
zorluklar çekmektedirler. Adem elmasının bulunduğu yerin üstündeki kısımdan
yani küçük dilin gerisinden çıkar. Buraya kısa bir nefes yerine, orta uzunlukla
bir nefes gönderip orayı titreştirdiğimiz takdirde, bu sesi elde edeceriz. Hoş
bir örnek olmayacaktır, ancak küçük dilinize bir şeyin yapıştığını hayal edin.
Onu çıkarmaya çalıştığınızda ortaya çıkan ses, işte bu sestir.
XW:
Bu birleşik sesi çıkarmadan önce;
“W” ve “X” seslerini çıkarmayı öğrenmiş olmalısınız. İnsanlar bu birleşik sesi
çıkarmanın çok zor olduğunu söylerler. Sebebi de çok az dilde birleşik sesin
olmasıdır. Ancak diğer sesler öğrenilmiş ise bu sesi çıkarmak sadece birkaç
saniyenizi alacaktır. Yapılması gereken şey; ağzımızı “W” sesi çıkaracakmış
gibi hazırlayıp, “W” yerine “X”i çıkarmaktır. Yani ağız “W” için yuvarlak
pozisyona getirildiğinde “X”i çıkarmak. Kezâ “X” ağız geniş bir biçimdeyken
çıkar. Ancak “W” ise yuvarlak ve darken. Bu tekniği denediğinizde, bu birleşik
sesi elde edeceksiniz.
Ê:
İnsanlar bu
sese açık “e” derler ancak telaffuz ederken yine bir “e” sesi çıkarırlar ya da
“i” sesini. Oysaki bu ses ne bir “e” ne de bir “i” sesidir. Aksine, bu iki
sesin tam ortasında bir sestir. Ne “i” kadar çok ince ne de “e” kadar kalındır.
“e” sesi ağız geniş bir haldeyken yanakların geri çekilmesiyle ortaya çıkar;
“i” ise biraz daha darken alt çenenin hafif öne çıkarılmasıyla ortaya çıkar.
“Ê” sesi ise ne “e” kadar geniş ne de “i” kadar dardır. Ağzın orta düzey
açılmasıyla çenenin ya sağa ya da sola kaydırılması ve çenenin kaydırıldığı
yöne paralel olarak o bölge yanağının da geri çekilmesiyle elde edilir. Belki
bu bilgilerin uygulanması esnasında kafanız çok karışacaktır. Bu yüzden sizlere
şöyle anlatalım; Türkçede bu sesin var olmadığı iddia edilir, ancak bu ses
Türkçede birçok yerde kullanılmaktadır. Mesela “5” rakamını telaffuz ederken
kimse “beeş” demez. Herkes “bêş” der ama “beş” olarak yazılır. Kezâ “hayde”, “genç”
vs. gibi kelimeler de öyle. İşte bu kelimelerdeki “e” sesi aslında bizim
çıkarmak istediğimiz “Ê” sesidir.
U:
Bu sesi ilk
defa görenler, bunun Türkçedeki “u” sesi olduğu yanılgısına kapılırlar. Ancak
bu ses Türkçe’deki “u” sesinden ziyade; Kürtçe’de var olmayan “ö” ve “ü”
seslerinin arası bir sestir. Tek başına çıkarılması oldukça zor seslerden bir
tanesidir. Bu sesi çıkartmak için yapılması gereken alt dudağınızı alt ön
dişlerinizin üzerine örtmek ve geri çekerken üst dudaınızı öne çıkarmaktır. İlk
etapta yüzünüzde çok komik şekiller belirse de, zamanla bu sesi çıkardığınızda
o şekillere girmeden de bu sesi çıkarabileceksiniz.
Î:
Bu ses Arap
alfabesindeki “ئ” sesidir. Farsça, Arapça ve Osmanlıca gibi dillerde “ya-yı
müdevvere” de olarak bilinen bu ses Türkçedeki “i” sesinin biraz daha
uzatılması neticesinde elde edilir. Türkçede “malî, hukukî, askerî, idarî,
siyasî” vb. kelimeleri okurken son “i”yi uzattığımız gibi bu sesi de
uzatıyoruz.
Not: Bu ses kelimenin sonunda kullanılıp
hemen yanına kaynaştırma sesi “y” alırsa, şapkası düşer ve noktalı “i” olarak
yazılır. Telaffuzunda ise ses sanki “ı”ymış gibi okunur. ÖRN: Azadî – Azadiya Kurdistan
Diğer
seslerin telaffuzlarında çok ciddi sorun yaşanılmadığı için, en çok sorun
yaşanılanlara değindik. Şimdi de bunları öğrendikten sonra nasıl doğru okuyacağımıza
bakalım.
Doğru
Okuma
Bir dilde
yazılmış bir yazı doğru okunulmadığı zaman, anlamada sorun yaşanır. Kürtçe gibi
âhengendâz yani vurgu dolu bir dil için, doğru okuma çok önemlidir. Zirâ
anlamada yaşanılacak problemin yanında, vurgu yanlışı, yanlış anlamları da
beraberinde getirir.
Belli başlı
gramer eğitimlerinden geçtikten sonra, Kürtçe öğrenen kişilerin en büyük
sorunu, bir metin parçasını okuma zorluğudur. Kendileri okuduklarında metinden
anladıkları oran düşük olurken, profesyonel birinin okuması esnasında ise
oransal olarak kendi okumalarından daha fazla anlamaktadırlar. Bu durum doğru
okumanın önemini bir kez daha vurgular.
Sadece
Kürtçede değil, diğer bütün dünya dillerinde, insanlar okurken ve konuşurken
harf yutarlar. Ancak Kürtçede çoğu zaman harf yutmaları anlam karmaşasına ve
kelimenin farklı bir anlama doğru ilerlemesine sebebiyet verir. Dili öğrenmeye
ilk başlayan insanların hatalarından bir tanesi, ellerine aldıkları metinleri o
dili bilen biri kadar hızlı okumaya çalışmalarıdır. İşte bu esnada harfler
yutulduğu gibi, çoğu harf de farklı okunur ve bu da hatayı arttırır. Örneğin:
“a” sesinin “e” gibi okunması; “î” sesinin “i” gibi okunması ve hatta çoğu
durumda var olan “i” sesinin hiç okunmaması gibi durumlar sıklıkla
yaşanmaktadır. Dili öğrenenler elbette bir süre sonra hızlı okuyabileceklerdir;
ancak başlarda buna girişilmesi bu tür yanlışları meydana getirir.
Unutulmamalıdır ki dil öğrenimi uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bu yolda en
önemli iki şey: sabır ve azimdir.
Doğru
okumanın en büyük düşmanı, tekdüze okumadır. Ele alınan metinde tüm sesleri tek
sese yakın çıkarmak, nefes duraksamalarına önem vermemek ve grameri takip
etmemek gibi hatalar bunlardan bazılarıdır. Kürtçe çok sesli bir dildir. Bu
münasebetle dişseller, gırtlaklar ve dudaksal seslerin birbirinden iyice ayırt
edilmesi ve bu doğrultuda o bölgedeki kasların o seslere alıştırılması
gerekmektedir. Bu da bol bol sesli okuma ile elde edilebilecek bir şeydir.
Nefes duraksamaları vurgu derinliği için oldukça önemlidir. Konuşma dilinde
duraksamalar oldukça rahat yapılabilirken, yazılı bir metinde nerede,nasıl
duraksama yapılacağını bilmek biraz zordur. Ancak hemen burada imdadımıza
noktalama işaretleri yetişmektedir. Gerçi Kürtçe yazan-çizenlerin ve
mamostelerin en büyük eksikliklerinden bir tanesi de, noktalamalardır. Dilin
gramerini çok iyi bilmelerine rağmen, yazdıkları yazılarda noktalama
işaretlerini kullanmada ciddi sıkıntı yaşamaktadırlar. Öyle ki, gramer
kitaplarındaki alıştırma metinlerinde bile noktalama eksiklikleri vardır ve bu
da derslerde okuyan öğrencinin anlamasında sorun yaşatır. Bu vesileyle şöyle
bir örnek verebiliriz:
Dema me şewitand
Dema me şewitand
Bu örnekte ciddi bir anlam karmaşası vardır. Burada kast
edilen “dema me” yani “bizim
zamanımız” mıdır yoksa “dema” farklı bir anlama mı gelmektedir? Aslında
buradaki “dema” Türkçedeki “-dığında, -iken” anlamı vermektedir. Fakat
“dema”dan hemen sonra eğer “ku” yapısı kullanılmamışsa, burada virgül
kullanılmak zorundadır. Yani cümle “Dema,
me şewitand” olmalıdır. Böyle olunca cümlenin “zamanımızı yaktı” anlamı mı
yoksa “yaktığımızda” anlamı mı olduğunu rahatlıkla anlar ve okumada vurguyu
buna göre yaparız.
Bir diğer
olayımız ise; grameri takip etmektir. Bu noktada en çok yapılan hata
veqetandekleri yani tamlama eklerini okurken, es geçmedir. Bunun sebebi hem
dikkat eksikliğidir hem de hızlı okuma hatasıdır. İki farklı tamlama grubunu
tek tamlama olarak birleştirmek için bazı veqetandekleri ayrı yazmak
zorundayız. Bu sefer de başka bir kelimeymiş gibi okunur ve
öncesinde-sonrasında verilen nefes arası, kelimeyi tek başına gösterir ve
anlamsızlaştırır. Örneğin:
Hevalên me
yên dibistanê hatin gundê me yê qedîm
Bu cümlede birleşik tamlamalardan oluşan iki tane tamlama
grubu vardır. Birinci tamlama “hevalên me
yên dibistanê”dir ikincisi ise “gundê
me yê qedîm”dir. Bu iki tamlamanın her biri nefes arası olmaksızın
okunmalıdır. Tamlamayı okurken ve daha tamlama bitmemişken, verilen nefes
arası, anlamı karmaşık hale getirir. Bir diğer durum ise; bir cümlede birden
fazla tamlama veya tamlama grubu varsa, virgülün kullanılması hususudur. Yani
cümle aslında “Hevalên me yên dibistanê, hatin gundê me yê qedîm”şeklinde olmalıdır. Virgül (,) bize
nefes arası vermemiz için fırsat verir. Hal böyle olunca diğer tamlamada nefes
alma ihtiyacı duymayız ve nefes arası verilmediği için de doğru okumuş oluruz.
Metin
okurken dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise edat ve bağlaçlardır.
Kürtçede edatlar Türkçeden farklı olarak, etkileyeceği kelimenin önüne gelir ve
bazıları da kelimeyi arasına alır. Bu sebeple okunan edat bir önceki kelimeden
bağımsız ancak sonraki kelimeyle birmişçesine okunmalıdır. Örnek:
“Gulên sor
li çiyan vebûne”
Buradaki “li” edatı “çiyan” kelimesiyle birleşikmiş gibi
okunmalıdır. Zaten “sor” kelimesiyle birleşikmiş gibi okunursa, anlam ortadan
kalkar ve anlamsız bir cümle ortaya çıkar. Cümle içerisinde birden fazla edat
varsa eğer, o zaman da duraksamalar yani nefes aralıkları yapılmalıdır ki
normal şartlarda edat öbeklerinden sonra çoğunlukla virgül kullanılmalıdır.
Ancak virgül kullanılmasa da duraksamaları yapmalıyız. Örneğin:
“Ez li
Stenbolê, bi metroyê diçim kar”
Bu cümledeki “li Stenbolê” ve “bi metroyê” arasında bir
duraksama yaptığımız takdirde, doğru okuma yapmış oluruz ve anlam karmaşasına
mahal vermemiş oluruz.
Bağlaçların
okunması, edatların okunmasından biraz daha farklıdır. Adı üzerine, görevi
öbekleri ve cümleleri bağlamak olan bağlaçlardan “û” bağlacı; ne sadece önceki kelimeyle ne de sonraki kelimeyle
birleşikmiş gibi okunur. Aksine her iki kelimenin birmiş gibi algılanmasıyla
okunur ki görevi iki kelimeyi birbirine bağlamaktır zaten. Bir diğer bağlaç
olan “jî” ise kendinden önceki
kelimeyle birleşik okunur ve sonraki kelimeden önce bir duraksama yapılmalıdır.
Böyle yapıldığı takdirde, edat olan “ji”
ile karıştırılmamış olur. “Bi….re”
bağlacı öncesi ve sonrası kelimelerden önce kısa duraksamaya ihtiyaç duyar.
Sadece arasına aldığı yani etkilediği kelime veya öbekle birlikte okunur. Bu
yapıldığı takdirde, edatlarla karıştırılmaz ve doğru okunmuş olurlar. Örneğin:
“Dê-û-bavê min hatin” “dê” ve
“bav” kelimeleri birleşikmiş gibi okundu.
“Ez-jî çûm konserê” buradaki
“jî” “ez” ile birleşikmiş gibi okundu.
“Ez bi-malbata xwe-re çûm seyranê” “bi…re” arasına aldığı öbekle birleşikmiş gibi okundu.
Edat,
bağlaç ve tamlama eklerinin (veqetandek) okunuşlarını ayrı ayrı gördük.
Karşımıza çıkan cümle veya cümlelerde hepsinin ve her birinin birden fazla
kullanımıyla karşılaşabiliriz. Bu durumda da duraksamaları gerçekleştirmek
durumundayız. Örneğin:
“Min, bi hevalên
xwe yên nêz re(,) li sînemayê(,) bi berçavka 3 bûut(,) li
fîlm temaşe kir”
Bu cümlede görüldüğü gibi, her bir öbekten sonra kısa bir
duraksama yaptık. Böyle okunduğunda cümle daha net anlaşılmış olur ve vurgular
da daha net yapılmış olur. Tabii yukarıda anlatılan edat, bağlaç ve
tamlamaların okunuşuna dair hususlara da dikkat edilmek suretiyle.
Son olarak
değineceğimiz husus; Kürtçede soru ve soru işaretleridir. Yukarıda da
değindiğimiz gibi, Kürtçe vurgusal bir dildir. Kürtçede belli başlı bazı soru
sıfatları, zamirleri ve zarfları dışında herhangi bir soru eki yoktur. Dillerin
çoğunda her bir zamanın kendine ait soru ekleri ve yapıları vardır. Ancak
Kürtçede, zamanlarda soru ekleri yoktur. Kurulan cümlede soru, vurgu ile elde
edilir. Bu vurgu çok basit bir şekilde yapılır. Tıpkı soru işaretinin, sorunun
cümlesinin son kelimesine gelmesi gibi; Kürtçede sorulan sorunun son kelimesine
vurgu yapılarak soru elde edilir. Bu vurgu ise son kelimenin tonlamasını cümle
tonlamasından farklı bir biçimde, birden hafif incelterek yapılır. Örneğin:
“Hûn ê çay
vexwin?”
Burada gördüğümüz “vexwarin” fiilini, bir önceki
kelimelerden farklı olarak, hafif ince ve birden tonladığımızda; cümleye soru
mahiyeti katarız. Aslında bu soru vurguları Kürtçeden Türkçeye de geçmiştir.
Örneğin:
“Yemek yersin?”
Buradaki vurgu ile bir önceki cümlede yer alan vurgu aynıdır
ve aynı tonlamaya sahiptir.
Okumayı
geliştirmenin en iyi yöntemi, yukarıda da vurguladığımız gibi, bol bol
okumaktır. Elbette ki bu tek başına yeterli olmayacaktır. Elinize aldığınız bir
metni önce karşınızdaki kişinin, yani okumada sıkıntısı olmayan birinin okumasını
isteyin. Okumayı herhangi bir ses kayıt cihazıyla kaydedin. Sonra kendiniz
metni, kayıt cihazı açıkken, sesli bir şekilde okuyun ve sesinizi kaydedin.
Kayıt işlemleri bittikten sonra, önce doğru okuyan kişinin kaydını dinlerken
metni takip edin. Sonrasında kendi kaydınızı dinlerken metni takip edin. Bir
seferlik tekrardan sonra aynı metin üzerine yapacağınız yeni bir okuma, bir
öncekine nazaran %70-80 daha doğru olacaktır ve bu doğruluğa paralel olarak da
okuduğunuzu anlama kapasiteniz de artacaktır.
Yılmaz BAĞLAR
Bu blogu çok geç keşfettim. Umarım yazılara devam edersiniz.
YanıtlaSil